Madem ki böyle bir gündem oluştu; bildiğim, istediğim her şeyi yazayım da yıllık "kar ile ilgili yazma" kotamı doldurayım.
27/01/2012 Cuma, saat 20:00, İstanbul'un en işlek caddelerinden birinde, sokakta bir insan yok! Bu mudur gençlik? Ver iz di spirit men? Sokakları böyle boş bırakanlar gencim diye ortalarda dolanmasın! Kar çok alışkın olmadığımız ve belki de özlediğimiz bir doğa olayı olduğundan mı neden bütün huzursuzluğumu ve kederimi sildi götürdü. Aydınlık ve serin hava hep iyi gelir zaten...
Evlerde toplaşıp böyle böyle fotoğraflar çektik sonra
Walden |
İşi olmayan çavuşlar |
In Vecihi we trust |
Yağışların artması ve buzlanmalarla birlikte Geleneksel Çanak Kırma Festivalleri de start aldı. Bireysel katılımlarımla olduğu kadar Elele (Beraber Düşeriz Biz Bu Yollarda), Eller Cepte, Aman Rezil Olmadan Pozlu Düşeyim ve Kayarım Ama Düşmem performanslarımla da göz doldurdum. Alkış alkış!
Nasıl bir görgüsüzlükse apartman girişini cilalı granit yapan kafalar mevcut! Mühendislik ve yapı tasarımı harikası merdivenlerimiz kaygan olduğu kadar trabzansız da. Sabah apartman kapısını araladım, dışarı adımımı atıp kaygan zeminde ilerleyemeyeceğini anlayıp geri de hareket edemediğim bir noktada hareketsiz kaldım. İşte tam da o epik anda kışın sabah 6'da bile camlar açık araba süren buzlar prensi servis şoferimiz Ayhan abiynen göz göze geldik. El kol hareketleriyle "inemiyorum gel bi yardım et"i anlatmaya çalışırken bastı gaza gitti adam...
Kımıldayamadığım için eve de geri dönemediğim o an çaresizlikle zile basıp megafondan yardım istemek geldi aklıma, çağdaşlarım tarafından anlaşılması güç birtakım cümleler kurarak annemi aşağı çağırdım. Kriz yönetiminde de harikayım yani!
Bu yüzden, siz siz olun dışarı çıkarken bot üzerine eski bir çift çorap geçirin, komik görüntü ve fakat kesin çözüm!
Yaşadıklarım ışığında diyorum ki beton iyidir beton...
Mermer kötü...mermer kaygan!
Mermer zalım... mermer hayın!
Bir de işe gitme tantanası var bu havada! Ofis camına sinek gibi yapışıp yağan karı izledik bugün sabahtan akşama dek, öğle arasında da "kardan bi'şey" yaptık. Neye benzediği ve cinsiyeti konusu tartışmalı olduğu için kendisine "Kardanbeing" adını verdik. Kendisi kısa sürede patronun en sevdiği personel haline geldi bile! Eve gitmek ne kelime, şirketin bahçesinde yatıyor, ağzı var dili yok, mayış filan istemez, tek kusuru yazın uzun süre ortadan kaybolması, eh, o kadar kusur kadı kızında da olur!
Çocukluğumdan beri en sevdiğim kış aktivitelerinden biri bu anlatacağım da:
Kar yağarken bir pencereye yeteri kadar yaklaşıp bir süre dikkatlice izlediğimde sanki kar taneleri yere düşmüyor da ben yerden yükseliyorum. Havada durdum şahitlerim var bile diyebilirim yani. İlüzyonunu seveyim.
Ya, böyleyken böyle işte..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder